2 Şubat 2011 Çarşamba

                                 HSSKTR
Başlığı böyle attığım için, birisine hakaret ettiğimi sanmayın sakın. Çünkü; ''HSSKTR'' hakaret ya da küfür değil; bir iş, bir oluş, bir hareket bildiren kelimeye denir.
Facebook'ta yaklaşık 500 bin kişinin beğendiği süper aktif, gırgır bir gruptur. Tüm okurlarıma tavsiye ederim, günün akıp giden sitresi içerisinde biraz olsun yüzünüzü güldürecek bir şeyler arıyorsanız o zaman ''HSSKTR'' isimli sayfaya bir göz atın derim. Şu an yaklaşık 1056 tane muhteşem komik fotoğraflarla dolu albümüne vakit buldukça göz atıyorum ve çok eğleniyorum. Hele o kısa ve enteresan videolar nerden bulunuyor bilmiyorum ama gerçekten beni ve 500 bin kişiyi çok eğlendiriyor. Sayfanın sahibini tanımıyorum ama, ne kadar zeki bir adam olduğunu, fotoğrafların altına düştüğü küçük notlardan anlayabiliyorum. Ne diyelim iyi ki varsın ''HSSKTR''

                                         KÜÇÜK YALÇIN
Prof. Yalçın Küçük hocayı herkes çok iyi tanır. Nerden tanır? Katıldığı televizyon programlarında aniden ellerini çıpması, ses tonunu birden yükseltmesi ve oturduğu koltuktan bir ok gibi havaya fırlaması akılda kalıcılığını sağlayan özelliklerindendir de ordan tanır.
Nasıl olur da sayısız kitap yazmış bir bilim adamı, böyle abuk sabuk hareketler ile akılda kalır. Hayret!
Bakmayın hayrete düştüğüme, ben de müdavimlerinden idim. Her pazartesi ''Ulusal Kanal'' da yayımlanan ''Kalemler ve Kılıçlar'' isimli proğramı kaçırmadan izlerdim, söylediklerini de ciddiye alırdım hocanın. Haftalar böyle devam ederken bir de baktım ki, bizim hoca her hafta birilerinin isimlerine ya da soy isimlerine kafayı takıyor, ordan oraya, öbür taraftan bu tarafa bağlantılar kurarak sözde tezini ispatlayıp kişileri mason, yahudi, sebetayist vs ilan ediyor. Sosyalist olduğunu söyleyen birinin bu derece ırk, din, mezhep meraklısı olması önceleri dikkatimi çekmemişti.
Müdavimliğim ''Küçük Yalçın & Saralı Putlar Tarihi'' isimli kitap elime geçinceye kadar sürdü.
O kitap elime geçtiğinde ise, yazarın bizim hoca üzerinden pirim yapmaya çalıştığını falan sandım. Ancak kitabın işaret ettiği kaynakları birazcık deşeleyince herşey gün gibi ortaya çıktı. Meğer bizim hoplayan profesör, bir zamanlar Abdullah Öcalan hayranı ve Atatürk düşmanı imiş, üstelik bu tezi kendi yazdığı kitaplar ispatlıyor. Kitapta hoca ile ilgili öyle şeyler yazıyor ki, şaşırmamak imkansız. Mesela; ''Doğu Perinçek ile aramızdaki fark, onun Bekaa'ya gittiği için sıkıntılı olması, benim ise çok memnun olmam.'' Hocanın incileri bu kadar değil, mesela; ''Ruhi Su, Türk olamaz çünkü; sesi güzel bir Türk olmaz'' gibi sayfalara sığdıramayacağım kamyon yükü bu tarz ifadeler.
Kitapta benim en çok dikkatimi çeken ise, hocanın eski öğrencilerinden Mehmet Ördekçi'nin hoca hakkında yazdıkları idi. Mehmet Ağabeyin yazdıklarını okuyunca pes artık dedim. Mehmet Ördekçi'nin yazdığı ''Sebetaycılar ve Küçük Hoca'' başlıklı yazı dizisini http://www.derki.com/ isimli internet sitesinden ulaşarak okuyabilirsiniz. Hatta okumalısınız.
Can Yücel ''Yalçın Küçük'tür ama mide bulandır'' derken ne kadar da isabetli bir tespitte bulunmuş sizde çok iyi anlayacaksınız. Böylelikle bir şarlatandan daha kurtuldum, hemde sonsuza dek...
                                                 ALİ KAPTAN
Öyle bir geçer zaman ki... İzlemeyenimiz, bilmeyenimiz yok değil mi bu dizi filimi? ''Haberkulesi'' isimli intenet sitesinde yayımlanan reytting sonuçlarından anladığım kadarıyla yok. Salı günü, ülkenin yüzde 54,66'sını (içlerinde bende varım) ekran başına toplamış.
Salı günü diziyi izlerken aklıma bir fikir geldi, hatta dur sahneyi söyleyeyim; Ali Kaptan tam balıkçıyı döverken, bende memleketin %54'ü gibi Ali kaptanın ejdadını araştırıyordum. Tam o sırada memleketi kurtaracak naciz bir fikir düştü aklıma, hatta iki tane fikir. Bu Ali, kaptan değil mi? Koca koca şilepleri idare etmiyor mu? Ediyor. Eee o zaman ne yapmak lazım bu Ali'yi, ''Mavi Marmara''ya kaptan yapıp İsrail'e yollamak lazım. İsrail nasıl olsa gemiye saldırcak, ha diyelim ki bizim kaptanı, kaptan olduğu için öldürmedi, e işte o zaman başına püsküllü belayı aldı. Tüm İsrail'i kahrından öldürür yakın zamanda, Ortadoğu'da kurtulur, sen de, ben de, Osman'da, Cemile'de... İlk fikrim bu idi. İkinci fikrime gelince, o da şudur; Ali kaptanı ''Mavi Marmara''ya bindirip İsrail'e yollamayacaksanız; Caroline, Hürrem gibi müslüman olsun....
                                                     DEFNE
En çok sana yakışıyordu yaşamak, gülmek, şımarmak... Ne zaman girdin hayatımıza, nasıl alıştık biz bu kadar sana ve ne zaman gittin hiç anlamadık. Ha arkandan konuşanları soracak olursan biz burdan nedesek boş, sen oradan bi çare bul onlara. Hoşcakal...

Hiç yorum yok: