1 Şubat 2011 Salı

DEĞİL KURŞUN, FİSKE BİLE OLSA KARŞI ÇIKMALIYIZ

          
Geçtiğimiz hafta, tam da gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü gün, neredeyse bir gazeteci cinayeti daha yaşanıyordu. Uşak'ta, gazeteci ve http://www.usak.tv/ haber sitesinin sahibi Kazım Şen evinin önünde, eşi ile beraber arabasından indiği sırada üzerine ateş açılması sonucu ayaklarına isabet eden üç kurşunla yaralandı. Bereket bu sefer polis elini çabuk tutmuş, zanlı suç aleti ile kıskıvrak yakalanmış.
Kazım Şen olayın ardından hastanede kaleme aldığı yazısında, soruşturmanın selameti açısından ayrıntı vermiyor ama bu olayın başına geleceğini sezdiğini söylüyor. Sebebinin de birkaç hafta önce kaleme aldığı köşe yazıları ve haberler olduğunu belirtiyor. İleri demokrasiden bahsedilen bir memlekette, bir gazeteci yazdığı bir yazıdan veya haberden dolayı kurşunlanıyorsa, o memleketin demokrasisi ileri değil bilakis koştura koştura geriye doğru gidiyordur. Demokrasinin olduğu bir ülkede ise, haberin veya yazının yalan olduğunu düşünüyorsan gidersin mahkemeye şikayetini dile getirisin ve gereğinin yapılmasını talep edersin. Sen mahkemeye gidememişsin tutup adamı vurmuşsun, e ozaman yazıyı ya da haberide doğrulamışsın, a müptezel!
Dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir gazeteciye değil kurşun, atılan bir fiskenin bile hesabı sorulmalıdır. Şu an sağlık durumu gayet iyi olan Kazım Şen'e tekrar geçmiş olsun diliyorum ve bu tuzağı kuran veya kurduranların gereken cezayı olmalarını sabırla bekliyorum.
                                      HÜR ADAM'A DAİR
3 haftadır vizyonda olan ve vizyona girdiği günden bu güne kadar oldukça tartışılan filmdir ''hür adam'' Yönetmeninin televizyonlara çıkıp irili ufaklı skandallara imza atması mesela; cemaat, filmi desteklemedi deyip stüdyoyu terk etmesi ve terk ederken konuklardan birine yaka mikrofununu fırlatması inasanın aklına reklamın iyisi kötüsü olmaz fikrini getirmişti.
Ancak rakamlar, reklamların pek işe yaramadığını ortaya koydu. Film vizyona gireli tam 3 hafta oldu ve şu ana kadar izlenme sayısı 831.805, yani film gereken ilgiyi görmemiş. Yapımcının ve yönetmenin feryadı reklam değil gerçekmiş meğer.
Bende izledim ve ufak ufak notlar tuttum, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
  • Filmin yönetmenin; ''cemaat bizi desteklemedi, muhafazakar insanlar ilgi göstermedi'' sözlerinin aksine salonun yarısından fazlası türbanlı ve muhafazakar görünümlü insanlardı.
  • Film efektlerinde kullanılan teknik oldukça ilkeldi, patlayan bombalar çizgifilmlerde bile daha gerçekçidir
  • Filmde Mustafa Kemal ile Saidi Nursin'nin karşı karşıya getirilmesi, siyasi hesaplaşmanın, kutuplaşmadan fayda sağlamak istediğinin belgesiydi, tezgaha düşmemek gerek.
  • Mustafa Kemal ile Saidi Nursi'yi karşı karşıya getiren sahnede oyuncunun biraz olsun Mustafa Kemal'e benzememesi, hatta uzaktan yakından ilgisi olmaması, Mustafa Kemal'e olan kin'in göstergesi gibiydi.
  • Filmde bir sahnede, o zamanın akşam gazetesi gösterilerek Mustafa Kemal'in dünya müslümanlarına yaptığı konuşmadan söz edilmişti, ancak aynı gazetenin gösterilen sayısında böyle bir yazının gerçekte olmayışı, filmin inandırıcılığı hakkında ciddi bir şüphe oluşturuyordu.
  • Saidi Nursi karekterini canlandıran oyuncunun başarısı ve Recap Tayyip Erdoğana benzerliği gözümden kaçmadı.
  • Son olarak söylemeliyim ki; parayla adam tutulsa Saidi Nursi'ye, fikrine ve dönemine bu kadar kötülük edilmezdi. Ellerine sağlık ne diyelim
                                                     ISLIK
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''Bir ıslıkta sen çal'' sloğanını çok tuttum. Stad protestosu üzerinden değil de sadece ıslıkla yapılan bir propaganda bu seçimde çok tutar. Stat eylemi üzerinden ıslıklı propaganda yürütülürse bence bu CHP'nin başına bela olur, stat protestosu CHP'ye ihale edilir. İyi bir seçim şarkısının ıslıkla çalınması veya içinde ıslık olması bu seçimde CHP'ye avantaj sağlayacaktır kendi fikrimce.
Ayrıca benim CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlun'a bir önerim daha var. Kendileri yılbaşı gecesini maden işçileri ile birlikte geçirme kararı aldıktan sonra, Hükümet kanadı da hemen harekete geçerek 2 bakanını başka bir maden ocağına yönlendirmiş ve madenciler Kemal beyin sayesinde 2011'e bir anamuhalefet lideri ve iki bakan ile beraber merhaba demişti.
Kılıçdaroğlun'a önerim ise şu madem yaptıklarınız hükümetin ilgisini çekiyor, o zaman sizde bir ay asgari ücret ile yaşama kararı alın, sonrasında da bir aylığına öğrenci olup öğrencilerle beraber yaşayın. Bu eylemleriniz de hükümetin ilgisini çekerse sorunlar çözülür sanırım.

                                           METRO GELDİ
Yıllardır ne zaman biteceği tartışılan metro sonunda Aliağa'ya vardı. İzmir belediyesi inat etti ve sonunda bu hayali gerçekleştirdi. Emeği geçen herkese bir Aliağa'lı olarak teşekkür ediyorum. Teşekkürümün yanında bir de eleştirim var tabii. Eleştirim metro'nun son seferinin 20:15'te olması, yıllardır son seferi 20:20'de olan otobüslerden illallah etmiş vatandaşlar olarak metronunda aynı saatte son bulması sevincimizi kursağımızda bırakmıştır ilgililere duyurulur...

Hiç yorum yok: