13 Ocak 2011 Perşembe

NERELERE KAYBOLDUM


Bir çogunuz sordu bu soruyu karşılaştığımız yerlerde. Ben de sordum kendi kendime. Nereye kayboldum? Cevap vereyim hemen, aslında bir yere kaybolmadım sadece yazmaya vaktim olmadı. Oldukça önemli çalışmalarım ve görüşmelerim oldu bu yok olma sürecimde. Pek yakında ulusal bir süprizle gazete sayfalarına geri döneceğimi müjdelemek isterim.
Beni hasretle bekleyen dostlarıma, okurlarıma teşekkürü borç bilirim.
Birden ortalardan kaybolmak çok tehlikeliymiş bunu bir sefer daha tecrübe ettim. Aniden kaybolunca dedikodu kazanı aynı hızla kaynamaya başlıyor ve altını kısmakta biraz geç kalırsan ortalığı berbat edebiliyor. Neyse ki çabuk yetiştim.
Banu Avar'ı dinlemek için Halk Eğitim Merkezine gittiğimde bir çok Aliağalıyı ve protokol mensubunu yakından görme ve izleme fırsatı buldum. İtiraf etmeliyim ki, hepsini ülke meselelerine ilgili gördüm. Gördüğüm herkes ile kısa kısa sohbet etme fırsatı yakaladım.
Ortalardan kaybolmamla ilgili duyduklarım ise beni güldürdü.
Meğer ben son yazımı yazdıktan sonra kaçmışım Aliağa'dan, korkmuşum ve başıma iş almamak için bir süre ara vermişim...
Sadece bunula kalsa iyi, son yazdığım yazıda kişilerin özel hayatlarına tecavüz etmişim, sağda solda onları dikizleyip nerelerde içki içtiklerini, nerelerde ne halt ettiklerini takip eder olmuşum. Meğer ben magazin forever olmuşum haber veren yok...
İşte bunları duyar duymaz acilen bir yazı kaleme almam gerekiyor dedim ve seminerin ardından başladım bu satırları yazmaya.
Esasında ne zordur bir yazarın, yazılarını anlamayanlar da anlasınlar diye tekrar yazması. Yapacak bir şey yok başa geldi artık, anlatacağız okuduğunu anlamayanlara.
Hakkımda söylenenlerin hiç birisi aslında kulağa asılacak şeyler değil. Yok korkmuşum, vay efendim başıma bir iş gelmesin diye kaçmışım, magazin yazarı olmuşum gibi birtakım hayal ürünü deli saçması sözler cevaba tenezzül edilecek sözler değil. Ancak söylentilerin içinde öyle bir söz var ki, ''Kişilerin özel hayatına tecavüz'' işte ben bunu hakaret sayarım.
Ben yazımı yazdıktan sonra bir hanımefendi yazının kendisini hedef aldığını düşünerek ortalığı velveleye vermiş, ağlamış, sızlamış hırsını alamamış birde böylesi bir hakaret icat etmiş.
Şimdi bir önceki yazımı, yani bu yazının altındaki ''ROMANTİK SEÇİLMİŞ'' başlıklı yazımı tekrar okumanızı rica ediyorum. Benim o yazım da anlatmak istediğim sofra adabına ve içki kültürüne nail olmuş bir siyasinin özlemidir. Hanımefendi bu yersiz serzenişi ile bu kültüre nail olamadığını ispat ettiği gibi, bir de okuduğunuda anlayamadığını göstermiştir. Benim niyetim kimseni özel hayatına burnumu sokmak değildir. Kimsenin nerde ne içtiği beni asla ilgilendirmemiştir ve bundan sonrada asla ilgilendirmeyecektir. Bana o yazıyı yazdıran olay, yani bira içme hadisesi sadece yazının çıkış noktasıdır.
Ayrıca o hanımefendi her kim ise, onu kızdıran olay özel hayatına tecavüz düşüncesi değildir. Onu esas endişelndiren ve kızdıran gazetecilere sır verdiğinin ortaya çıkmasıdır. SAYGILARIMLA

Hiç yorum yok: